Bu Haftanın Konuğu Osman Can

Çocuk yaştan itibaren halıcılık sektörünün içinde olan Osman Can, babasının zorlukları nedeniyle karşı çıkmasına rağmen sektörün imalat alanında faaliyet göstermeye karar verdi. Uzun yıllardır birçok kadına istihdam sağlayan ve eski usul, doğal yöntemlerle üretim yapmaya devam ettiklerini söyleyen Can; Türkiye’de halı ve kilim dokuyuculuğunun devam ettirilmesi gerektiğini vurguluyor. 

Halıcılık mesleği ile nasıl tanıştığınızı sizden dinlemek isteriz.

Halıcılık sektörü ile babam sayesinde tanıştım. Babam halıcıydı. 1962 yılında babam berberlik yaptığı sırada Meryem Ana Kilisesi’ne atanan bir papaz, kilise açıldıktan sonra bu bölgeye çok turist geleceğini ve bu sebeple dükkânın bir köşesinde hediyelik eşyalar satmasını tavsiye ediyor. Babam bu sırada papazdan Almanca öğreniyor ve ona Türkçe öğretiyor. 1965 yılına gelindiğinde işletmesini tamamen hediyelik eşya dükkânına çeviriyor. 1968 yılında ise halı ve kilim sektöründe faaliyet göstermeye başlıyor. 1977 yılında, henüz yedi yaşımdayken dükkâna gitmeye başladım. 82-83 yıllarında halıcılığa merak saldım. İnsanlar bu işi nasıl yapıyor diye araştırmak için İzmir’e, Çankaya’ya gitmeye başladım. Bizim dükkânımız çok küçüktü. Çocukluğumdan beri hep büyük dükkân açma hayalim vardı. Bir şeyler alıp satmayı, insanlarla iletişim halinde olmayı seviyordum. Yurt dışını çok gezdim. Her yeni kültür, yeni bir vizyon sağlıyor. Babam işin ticaret kısmındaydı. 1995 yılında imalat yapma önerisinde bulundum. Babam, imalat kısmının zorluğundan dolayı buna sıcak bakmadı. 

Nasıl karar verdiniz imalat alanında faaliyet göstermeye?

Gezerken çok orijinal, klasik olmayan halılar görüp beğeniyordum. Neden bu halıları üretmiyorum diye düşündüm. Almanya’dan bir arkadaşım 40 santime üç metrelik bir halı istedi. Türkiye’de böyle bir halı bulamadım. O zaman karar verdim imalat işine girmeye.

Özellikle Selçuklu ve Osmanlı halıları konusunda dokumalar yapıyorsunuz? Bu halıların en önemli özellikleri neler?

Biz Selçuklu ve Osmanlı halılarını dokuyoruz. Bunun dışında kendi çalışmalarımız da mevcut. Müşteri siparişine özel halı da dokuyoruz. Her çeşit dokuma konsepti gerçekleştiriyoruz. Bu halıların en önemli özellikleri geometrik desenleri ve yazı motifleri kullanmaları. Selçukluların toplamda 11 tane modeli var. Hepsi çok etkileyici, yaşanmışlığı hissettiren, üzerine düşünülmüş modeller. 

İzmir, Selçuk’taki işletmeniz hakkında da bilgi verebilir misin?

İzmir Selçuk’ta, tarihi bir bina içerisinde iki katlı bir merkezimiz var. Merkezimizde iki çalışanımız bulunuyor. Çamlık’ta ise dokuma atölyemiz ve dükkânımız mevcut. 300 metrekarelik bir alanda halı köyümüz var. Gelen misafirlerimizi orada ağırlıyoruz. Sabit olarak 15 tane halı dokuyucumuz var. Siparişe göre kapasitemizi 100-150 kişiye kadar artırabiliyoruz. Burada çok insan yetiştirdik. Bağlarımızı hiç koparmadık onlarla. Ek gelir sağlamak isteyenlere zaman zaman katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Burada satış ve dokuma haricinde neler yapıyorsunuz? Halı köyünüzden biraz daha bahsedebilir misiniz? 

Üretim süreçlerimizde kullanılan kök boyayı burada yapıyoruz. Biz sadece doğal boya ile çalışıyoruz. Yünümüzü de doğal olarak kullanıyoruz. Koyunlarımızı kırparken derilerinin zedelenmemesi için Amerika’dan özel makaslar getirttik. 4-5 kişilik bir ekip bu yünleri yıkıyor. 30 tane yaşlı teyzemiz var. Yünler yıkandıktan sonra teyzelerimiz bu ipleri eğiriyorlar. İpler, halı köyüne geliyor ve boyama kazanlarımızda kök boyalar ile boyanıyorlar. 

Müşterilerinizin bu doğal ürünlere bakış açısı nasıl? Pandemi döneminde nasıl bir ilgi gözlemlediniz? 

Müşteri, el emeği göz nuru ile yapılmış ürünleri seviyor. Bizim ürünlerimizdeki doğallığı hissediyorlar. Müşterilerimiz, ürünlerimizi çok seviyor. Doğal ürünlere karşı artarak süren bir ilgi var. Halı hakkında bilinen pek çok şeyin yanlış olduğunu görüyorlar. Bu iş genel olarak maddi kazanç odaklı yapıldığından sektörde bazı kirlenmeler söz konusu. Biz de bozulmadan ayakta durmaya çalışıyoruz. Pandemi döneminde doğal ve el emeği ürünlere karşı bir talep artışı yaşandı. İnsanlar bu süreçte evde daha çok zaman geçirince halılarını değiştirmek istedi. Bu durum bizim satışlarımızın düşmemesine neden oldu. Müşterilerimiz, buraya gelemese bile telefon ve internet yolu ile siparişlerini vermeye devam etti. Bu dönemde doğal olan her ürüne talep arttı. Kötü niyetli insanların tekrar piyasa girmeleri bu süreçte sektörümüzdeki risklerden, buna dikkat etmemiz gerekiyor. 

Dokuma atölyenizi ilk kurduğunuz dönemde ne tür zorluklar ile karşılaştınız?

Bu süreçte çok zorladığımızı söyleyebilirim. Hayatta para kazanmaktan başka bir vizyonum olmalı diye düşündüm. Dokuma atölyesi kurmaya karar verdiğimizde bu kadar zorlanacağımızı tahmin etmemiştik. Babamın tüm uyarılarına rağmen bu işe girmeye karar verdim. Eşim, halı dokuma öğretmeni. Ondan da aldığım cesaret ile böyle bir işe kalkıştım. Halı köyümüzün inşaatını 90 günde bitirdik. Bu süreçte doğru personel bulmakta çok zorlandık. Bu dönemde hatırı sayılır bir para ve zaman kaybı yaşadık. 2007 yılına geldiğimizde her şeyi yerine oturttuk. Her şeyin yoluna girmesi yaklaşık 10 sene sürdü. Fakat geldiğimiz noktada Çankaya Köşkü’ne, Külliye’ye halı dokuduk. Budapeşte’de parlamento binalarının halılarını dokuduk. Rahmi Koç gibi Türkiye’nin önemli isimleri bizi destekliyor. Dünyaya kalıcı eserler bırakmaya çalışıyoruz. 

Aynı zamanda Ege Bölgesi’nin çeşitli yörelerinde de dokuma yaptırıyorsunuz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?

Manisa Sarıgöl’de kilim dokuma, Demirci’de halı dokuma, Denizli’de ipek dokuma yaptırıyoruz. Konya’nın belli bölgelerinde, evlerde dokumalar yaptırıyoruz. Bilhassa kadınların, çalışmalarını destekliyoruz. Kadınların ekonomik bağımsızlığını önemsiyoruz. Bir yardımcım ve bir boyacımız dışında dokuyucularımızın ve çalışanlarımızın tamamı kadınlardan oluşuyor. Anadolu’nun ve Ege’nin çeşitli bölgelerinde yaptırdığımız bu dokumalar, dokuyucuların evlerinde yapılıyor. Normalde bir halı iki ayda dokunuyorsa evlerde altı ayda bir halı dokunuyor. Çalışanlarımız, kendi kişisel işlerinden arta kalan zamanlarda dokuma gerçekleştiriyor.

Toplamda kaç kadına istihdam sağlıyorsunuz?

15 tane sabit dokuyucumuz var. Zaman zaman 50-60 personele kadar çıkabiliyoruz. Dağlardan ot toplayan bir ekibimiz de var. Toplanan otları kurutup taş değirmende toz haline getiriyor ve kök boyamada kullanılabilir hale sokuyoruz. 30’a yakın çalışanımız bizim için yün eğiriyor. Toplam olarak düşündüğümüzde, zaman zaman değişmek kaydıyla ortalama 50 kadına istihdam sağlıyoruz.

Yün eğirme, genç kuşaklara öğretiliyor mu? Bu mesleğin geleceği ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Gençler, yün eğirme işine meraklı değiller. Birlikte çalıştığımız bu işin son temsilcileriyle birlikte bu mesleğin sona ereceğini düşünüyorum. Dokuyucularımız oldukça genç yaşta. Yaz tatillerinde çocukları eğitip harçlıklarını çıkarmalarını sağlıyoruz. Gençleri bu şekilde yetiştiriyoruz. Üniversiteye giden kızlara sponsor oluyor, eğitim hayatlarına destek veriyoruz. Tatil dönemlerinde bizimle çalışıyorlar. Üniversiteye gitmeyenleri hemen işe alıyoruz. Bağlantımız hiçbir zaman kopmuyor, istedikleri zaman evlerinde dokuma yapmaya devam ediyorlar. Bu şekilde birçok kızımızı burada yetiştirdik. 

Osmanlı Dönemi’ndeki dokuyuculuk ile bu dönemde yapılan dokuyuculuk arasında sizce nasıl farklar var? Siz tamamen doğal ürünler kullanıyorsunuz fakat kullanılan malzemeler açısından yapılan halılar, eskiyi aratıyor mu yoksa birebir aynısını yapabiliyor musunuz?

Biz eski halıların birebir aynısını çıkartıyoruz. Sadece Osmanlı ve Selçuklularda yünün boyanmaya uygun hale getirilmesi için daha farklı yöntemler kullanılıyordu. Biz eskisinden farklı bir yöntem kullanıyoruz.

Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde çok sayıda kadına istihdam sağlıyorsunuz. Önümüzdeki dönemde bu sayıyı artırmak gibi bir hedefiniz var mı?

İşlerimiz artarsa tabii ki dokuyucu sayımızı artırmayı çok isteriz. Mümkün olduğunca çok insana ulaşmak ve mümkün olduğunca çok insana katkı sağlamak isteriz. Önceden kız çocukları çok küçük yaşlarda evlendiriliyordu. Fakat burada kurduğu-muz Türkiye’nin en iyi tesisinde kızlarımızın sigortaları yapılıyor, maaşları düzenli olarak yatırılıyor, bu tür olayların önüne geçmek gibi de bir misyon üstlendik.

Kültürel açıdan baktığımızda halı sektörü, nasıl bir katma değer yaratıyor? 

Halı ve kilim dokumanın, ülkemizde devam ettirilmesi gerekiyor. Bizim en iyi yaptığımız şey bu. Bu sektör sayesinde büyük oranda döviz sağlayabiliriz. Bu kültüre sahip çıkmamız gerekiyor. Afganistan’dan, Pakistan’dan getirilen halılar, Türk Halısı diye satılıyor. Ben Türk halısından başka halı satmıyorum. Bizim kaybettiğimiz nokta buradan başlıyor. Kendi üretimlerimizi ve bu topraklarda üretilen halıları satıyoruz. Farklı ülkelerin halıları satılsa dahi, bunlar Türk halısı adı altında satılmamalı, alıcılara doğru bilgi verilmeli. İki halı arasındaki fark, satış esnasında alıcıya mutlaka anlatmalı.

Türk halıcığını daha iyi bir noktaya taşımak için sizce sektöre hangi görevler düşüyor?

Bu konuda, İstanbul Halı İhracatçılar Birliği’nin (İHİB) çok güzel çalışmaları var. İHİB’i destekliyorum. Özellikle İbrahim Geyikoğlu’nun çok verimli girişimleri mevcut. Sektörümüzdeki dürüst insanların desteklenmesi gerekiyor. Birlik tarafından toplantılara katılımların sağlanması gerekiyor. Para hırsından çok, ülke kaynaklarını verimli kullanarak bizden sonraki nesillere bu mirası aktarmamız gerekiyor.

Yıllık üretim ve ihracat hacminiz hakkında da bilgi verebilir misiniz?

Yıllık olarak bakıldığında ortalama 500-600 metrekare civarında üretim gerçekleştiriyoruz. İhracat da yapıyoruz. Bizden ürün satın alarak onları yurt dışına satan firmalar da bulunuyor, böylece dolaylı ihracatımız da oluyor. Yıllık ihracat hacmimiz iyi durumda. Macaristan, Amerika ve dönemsel olarak İtalya ve İngiltere’ye ihracatımız oluyor. Farklı iş birlikleri de yapıyoruz. Dokumadan puf tasarımları üretiyor ve bu ürünlerimizi yurt dışında bir firmaya satıyoruz. Siirt battaniyesini kök boya ile renklendirip satışını yapıyoruz. Siirt battaniyesini sevmeyen insanlara dahi bu ürünü sevdirdik. 

İHİB’in gerçekleştirdiği ulusal halı tasarım yarışmasının halılarını da dokuyan firmalardansınız. Tasarım yarışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu tür tasarım yarışmalarını sektöre yeni tasarımcılar kazandırması açısından çok değerli buluyorum. Sektör olarak gençlere ihtiyacımız var. Bu yarışmalar, sektöre pozitif katkı sağlıyor. Genel olarak sektörümüzde halıcılık mesleğinin hakkaniyetle yapılmasını istiyorum. Bu işin çok temiz yapılabileceğini biliyorum. Böylelikle daha çok istihdam sağlayabiliriz ve çeşitlilik artar.

 

Adres: Atatürk, 35920, Turkey, Cengiz Topel Cd. No:4, 35920 Selçuk/İzmir

Telefon: (0232) 892 25 01

Web Adres : www.cancarpet.com

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!