İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta Sümer Büyüktosun
İYİ Kİ SELÇUKLUYDUN SÜMER BÜYÜKTOSUN
5 Mayıs 1938 yılında dünyaya geldi.
Hüseyin ve Gülizar çiftinin üç çocuğundan ortancasıydı. Ablası Zeliha ve kardeşi Zeynep’ti…
Göçmen bir aile olarak çok dilli bir ortamda yetişti. Babası o doğduğunda çok sevdiği doktor arkadaşının adını vermişti ona “Sümer”, ilk adı ise Hüseyin idi. Hüseyin Sümer. Kim bilir belki de onun doktor olmasını istemişti…
Babası Hüseyin, Cumhuriyetimizin ilk polislerindendi. İzmir - Selçuk arasında tren polisliği yapardı. O dönem Selçuk küçük bir nahiyeydi. Selçuk’tan kim ne isterse seve seve İzmir’den alıp getirir, yerel halka yardım ederdi.
Sırasıyla; Selçuk İlk Mektebi, Buca Yatılı Ortaokulu, İzmir Atatürk Lisesi ve Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi. Askerliğini yedek subay olarak Susurluk ve Manisa’da yaptı. Aslında hep hariciyeci olmak istedi. Okulda onu hariciyeci Sümer diye bilirlerdi.
Yokluk bir yandan, zor şartlar bir yandan mesleğine biran önce atılıp geçimini sağlamalıydı. İzmir’de bir hukuk bürosunda stajını tamamladı. Artık kritik bir karar vermeliydi. Mesleğini icra edeceği yer büyükşehir mi Selçuk mu olmalıydı?
O büyükşehrin imkânlarını geride bırakarak aşık olduğu memleketinden yana kullandı bu kritik sorunun cevabını. Onu o yapan da buydu zaten… İzmir’de nokta olacağına Efes Selçuk’ta kral olurdu.
1963 yılında hayatının son anına kadar avukatlık yaptığı yerde tek katlı ilk ofisini açtı. O artık Selçuk’un ilk Selçuklu avukatı olmuştu. Turistik bir bölge olan kentimizde en büyük avantajı ise çok iyi bir İngilizce konuşuyor olmasıydı. Bu ona dünyaya bakış açısını da geliştirmesini sağladı. Sonrasında Selçuk’un Seval Hoca’sıyla hayatını birleştirdi. Hayat mücadelesi içerisinde Cem ve Fatoş adında iki evladı oldu.
Tarihe, mitolojiye, arkeolojiye ve şiire çok meraklıydı. Ama yetmezdi. Bir şey yapmalıydı. Yaşadığı, aşık olduğu bu kent için bir şey yapmalıydı.
Tarihten okuduğu Efes’in 2000 yıl önce bir Artemis Festivali vardı. Kaderin cilvesi olsa gerek; kendisi 5 Mayıs doğumlu , festivallere ilham olan Artemis ise 6 Mayıs doğumluydu.
Yakın dostu olan Efes Müzesi’nin ilk müdürü Musa Baran’a;
“Ya Musa, 2000 yıl önce bu topraklarda festivaller varmış. Bak Bergama da insanları bir araya getirip bir kermes yapıyor. Biz niye yapmıyoruz, Efes var arkamızda?” demiş. “Yapalım yahu Sümer ,ne olacak?”
İşte bu diyalog kentimizin tarihine damga vuracak ve günümüze kadar sürecek olan, Türkiye’nin ilk festivali Uluslararası Efes Festivallerinin ilk adımı olmuştu. O saatten sonra hem Selçuk hem de kendisi bambaşka bir dünyaya adım atmış oldu. 1963 Mayıs ayı itibariyle Bademler Köyü’nden gelen ilk halk oyunları, yerel sanatçıların performanslarıyla çığ gibi büyüyerek adını tüm dünyaya duyurmuştu. İnsanlar senede bir kez bu festivale gelmek için dünyanın dört bir yanından geliyorlardı. Sonra Selçuk’u temsilen yurtdışına kendisi gidiyordu.
Eskiler bilir, ah o festivaller der. İşte Sümer Büyüktosun ve yakın arkadaşlarının çabalarıyla günümüze bıraktığı büyük mirastır bizim için.
1964 yılında Selçuk turizm ve Tanıtma Derneği Kurucu Başkanlığı, 1969 Efes Harabeleri ve Müzesi Dostları Derneği Kurucu 2. Başkanlığı, 1970 yılında Selçuk Lise Yaptırma ve Yaşatma Derneği Kurucu Başkanlığı… Eğitimden, edebiyata, kültür-sanattan tanıtıma, turizme, hukuka Efes Selçuk’un neye ihtiyacı varsa orada Sümer Büyüktosun adını gördük yakın tarihimizde.
Bir gün ona “En büyük mutluluğun neydi bunca iş arasında Sümer Amcam?” dedim.
Elinin altından bir gazete kupürü çıkararak “Bak Tolga, 1965 tarihli bu gazetede ne yazıyor ,iyi bak . ”dedi .O gazetede “EFES 2000 YIL SONRA YENİDEN CANLANDI.” yazıyordu.
“İşte bu benim en mutlu olduğum an, burada yazılanları okuduğum andı.” dedi.
“Bir şairin yazdığı şiir gibi yaşadığı hayatı neden yazmıyorsun Sümer amca ,bunları yazmalısın, söz uçar yazı kalır.” dediğimde ,zorla ikna ederek bir kitap yazmaya başlamıştı. Her gördüğümde bunu ona hatırlattım. Fakat bu kitabı bitirmeye ömrü yetmedi… Yaşarken ben ölürsem bu kitabı sen tamamlarsın Tolga, korkmam bundan diyerek bana bir miras bıraktı. Elbette tamamlayacağım. Kitabın adını ne koyacağını bile söylemişti.
Bu yazının da başlığı olan “İYİ Kİ SELÇUKLUYUM” olacak. Çünkü Sümer’i Sümer yapan, Selçuk’a anlam katan onun Selçuklu oluşuydu…
Son yıllarında ise 80’lik bir delikanlıydı. Her konuşmasında yeni bir şey öğretiyordu dinleyenlere. Başlattığı Efes Festivalinin 50. Yıl kralı oldu. Seval Hoca’mız da kraliçesi.
Çocuklar gibi mutlu olmuştu o koca çınar.
Soluksuz, yorulmaz bir kültür elçisi, kentin yaşayan hafızası, duayen bir avukat, iyi bir dost ve aklımıza takılan birçok sorunun cevabıydı Sümer Büyüktosun.
Evet, soruların cevapları ondaydı çünkü o vefat ettiğinde yakın tarih ile ilgili aklıma takılan bir soruyu sormak için telefonumdan istemsizce numarasını aramak istemem ile çok daha iyi anlamıştım bunu.
Hayatımızı alt üst eden koronavirüs bu dağ gibi delikanlıyı aramızdan ayırdı 12 Ekim 2020 günü.
Ben onu en iyi arkadaşım olarak gördüm, hakkını helal et. Öğrettiğin, ışık olduğun her şey için teşekkürler.
Benjamin Franklin “Ya okunmaya değer bir şeyler yaz ya da yazılmaya değer bir şeyler yap.” der. Biz seni ve yaptıklarını anlatmaya, yazmaya ve anılarda yaşatmaya devam edeceğiz. Bıraktığın kültür mirası belleklerimizde her daim dipdiri kalacaktır. Işıklar içinde uyu.
Homeros’a, Herakleitos’a, Halikarnas Balıkçısı’na ve bu toprağın daha nice kültür elçilerine, emekçilerine selam söyle bir merhabayla…
Kaynak : Tolga Mert
Benzer Haberler
OĞLUNUN GÖZÜNDEN CENGİZ BAYKAL
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta ATİKE KARAOKUTAN BAŞARAN
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta Aynur Abasız
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta Dr. Mustafa Cahit TANMAN
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta SABRİ MELER
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta ZEYNEL IRMAK
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta Başöğretmen MEHMET CEMAL ÖZKAYNAK
İz Bırakanlar Köşesinde Bu Hafta Sümer Büyüktosun