Efes Aktüel

Bağışıklık sisteminizin yeni bir hastalıkla nasıl mücadele ettiğini biliyor musunuz? Yabancıyı algılama ve etkisiz hale getirme olarak özetleyebileceğimiz bu işlemde doğru bir şekilde algılama ve tanımlama, hayatî önem taşımakta.

Kimi hastalıkları oluşturan bakteri veya virüsleri, bağışıklık hücreleri kolayca tanıyabilirken, kendini sanki vücudun hücreleriymiş gibi kamufle edebilen virüsler ilk başta tanınamamakta. Dolayısıyla, bağışıklık sisteminin, kamuflajın altındaki gerçek kimliği deşifre edebilme kabiliyeti geliştirmesi gerekmekte. Bir nevi araştırma geliştirme faaliyeti olan bu süreç, ilgili hücrelerin kendi içlerinde gerçekleşen planlı mutasyonlar sayesinde olmakta. Yani, aynen hastalıkların varyantları çıktığı gibi sağlıklı bir bağışıklık sisteminin de sürekli yeni varyantları çıkmakta.

Bağışıklık sisteminin kendisi, dış kaynaklı hastalıklarla mücadele etse de bizzat kendisi de hastalık nedeni olabilmekte. Nasıl mı? Bizzat vücuda ait hücreleri düşman olarak tanımlamaya başladığında, otoimmün hastalıklar tetiklenmekte. Bu durumda da bağışıklık hücreleri sağlıklı vücut hücrelerine saldırıp onları öldürürken olaya tanıklık eden diğer hücreler, kendilerinin de sonunu getirecek olan bu sürece müdahale edememekte.

Bu son kategorideki hastalıkların nihai çaresi henüz bulunamamış olmakla birlikte işe yaradığı bilinen tedavilerden birisi, aşırı çalışan bağışıklık sistemini baskılayarak normale döndüren ilaçların alınması. Diğer bir tedavi ise, daha pek çok hastalıkların da dermanı olan fiziksel aktivite. Bu her iki tedavinin de ortak noktası, tehdit algılama ve tehdit yok etme paranoyasına saplanmış olan bünyeyi, bu saplantıdan kurtarmak ve hayatın daha geniş ve kucaklayıcı bir şekilde yaşanmasını sağlamak.

Büyük resim gösteriyor ki bağışıklık sistemi, kendi içerisinde sürekli devam eden inovasyonlarla bizim hayatta kalmamıza hizmet ediyor. Ama bağışıklık sisteminin kendisinin hayatta kalması ise, onu taşıyan bizlerin hayatı yeniliklerle ve enerjiyle yaşamamıza bakıyor.