Doğayla Yeniden Doğmak

Tamamen evcilleşmiş ve yıllardır insanların arasında bulunan bir hayvan ile yabani ortamdaki aynı türden bir hayvan arasında ne tür farklar vardır? Bu soruya farklı cevaplar verilebilir ama ben inovasyon açısından anlam ifade eden birine dikkat çekmek istiyorum. Evcilleşmiş olan hayvan güvenli ve tahmin edilebilir bir ortamda bulunduğu için istifini bozmadan hayatını sürdürürken yabani hayatta olan hayvan, hem yiyecek bulma hem de kendinin ve yavrularının hayatını koruma maksatlı olarak etrafına karşı pür dikkattir.

İşte bu hal, beynimizin en fazla enerji tükettiği iştir. Yani, belli bir şeye şuurlu olarak dikkatini vermek, onu analiz etmek, farklı olgularla bağlarını keşfetmek ve yeni kombinasyonlar denemek. Bundan dolayıdır ki uzun süre konsantre olmak çok zor bir iştir. Yine bundan dolayıdır ki bir insan, beyninin % 100’ünü eş zamanlı olarak kullanamaz. Enerji tüketimini minimuma indirmek için beyin, düzenlilikleri bulmaya veya öğrenmeye odaklıdır. Eğer etraftan gelen ve sizi şaşırtacak, hayrete düşürecek bir şeyler yoksa veya siz irâdî olarak bu yola girmiyorsanız, beynin böyle hararetle çalışmasına da gerek kalmaz zaten. Kullanılmayan organların zayıflaması prensibince de beyin kendini yavaş yavaş kapatır. Yani uzun vadede sorgulama, yenilik keşfetme veya irade kullanma foksiyonları körelir.

İçinde bulunduğumuz şehir koşulları ve makineleşmiş şekilde rutine binen iş hayatı, evlerimize girdikten sonra kendimizi maruz bıraktığımız sıradanlıklar tam da beynimize darbe vuracak ve inovasyon potansiyelimizi sıfırlayacak koşullardır. Çözüm?

Çözüme yönelik yapılabilecek şeyler kişiden kişiye değişebilir ve sanat, bu yapılabilecek şeyler arasında en önemlilerdendir. Sanat ve inovasyon konusunu başka bir yazıya bırakarak şimdi, genlerimize işlemiş olan ve herkes için anlam ifade edecek başka bir şeyden bahsetmek istiyorum: doğa ile yeniden bütünleşmek.

Hafta sonu yüzlerce insanla beraber mangal dumanları arasında geçiştirilen bir piknikten ziyade, yalnız olarak veya bir grup insanla, mesela dağa tırmanmak, medeniyetin elinin henüz uzanmadığı mekânlarda hayata ve kendimize dışarıdan bakmak, neyi nasıl yapacağımızı bilemediğimiz zorluklara kendimizi irâdî olarak koşmak, uzak kaldığımız güzelliklerle kucaklaşmak...

İşte bu, kafamızın içindeki karanlığa doğan güneş olacaktır.

 

(Fotoğraf: Breanna Galley, Unsplash.com)

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!