FoMOSapiens

Merhaba sevgili okurlar, bu yazımda son zamanlarda çok sık duyulmaya başlanan bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Bu kavramımız, FoMO (Fear of Missing Out) yani sosyal medyada gelişmeleri kaçırma korkusu. Kelime olarak; 2013 yılında Oxford sözlüğünde yerini almıştır. Özellikle insanoğlunun teknolojik evriminde sosyal medyanın gücünün artık tartışılmadığı bir zamandayız. Fakat bu kadar sosyal medya ve özellikle onun bir parçası olan sosyal ağ uygulamaları ile zaman geçiren insanlar bunu neden yapıyor? sorusu, araştırmaların konusu olarak karşımıza sıklıkla çıkmaktadır. Ayrıca, bu soru uzun zamandan beri akademik çalışmalarda araştırma soruları arasındadır.

Çalışmalar, sosyal ağ uygulamalarında yoğun geçirilen zaman için sosyal medyada gelişmeleri kaçırma korkusunun ciddi rolünün olduğunu göstermektedir. Birçok çalışma, özellikle gençlerin; ünlüleri, arkadaşlarını takip etmek için sosyal medyayı yoğun kullandığını rapor etmektedir. Bu yoğun sosyal medya kullanımı da bağımlılık etkisi yaratmaktadır. Son yürüttüğüm bir akademik çalışmada, fitness salonlarında zaman geçiren üniversite öğrencilerinin teşhir amaçlı vücutlarını paylaşmak ya da kendilerini göstermek için sosyal ağları kullandıklarını düşünmüştüm. Ama düşündüğümün aksine çalışmaya katılan üniversite öğrencilerinin diğer arkadaşlarının paylaşımlarını, ünlülerin hayatlarını ve sosyal medya üzerinde dönen olayları takip için yoğunlukla sosyal medya kullandıkları tespit ettim. Bu durum bana öğrencilerin sosyal ağlarda paylaşım yapmak yerine paylaşımları takip etme alışkanlığı kazandığını göstermekteydi.

Ayrıca, Türkiye’de her yıl yayımlanan teknoloji kullanım raporları incelendiğimde; son yıllarda akıllı telefonların kullanım amacının yoğunlukla sosyal medya olduğu gördüm (We are Social ve TUIK raporları). Sonuç olarak anladım ki; sosyal medya bağımlılığı açısından FoMO’nun bir rolü vardı. Akademik çalışmalarla da bu savımı destekledim. Böylece, sosyal medya bağımlılığı ve akıllı telefon bağımlılığının tek sebebi FoMO diyemeyiz ama bağımlılıkta etken rolünün olduğu rapor ve çalışmalarla kanıtlanmıştı. Peki, insanlar neden başkalarının sosyal medya üzerinden yaptıklarını merak ediyorlar? Neden bu hızlı çağda gelişmeleri kaçırma sorunu yaşamaktadırlar? Daha önceleri eskiler hatırlar “Bizimkiler” dizisi vardı. Dizide “Cemil” karakteri çevredeki herkesi takip eder ve bunları hemen herkese deklare ederdi. Bu açıdan FoMO, o zamanlarda da toplum arasında az da olsa mevcuttu diyebiliriz.

Fakat daha önce dünyada ve Türkiye’de olup bitenleri bilme şansımız ve bilgiye kolay erişimimiz yoktu. Gelişen teknoloji ile olaylar ve başkaları hakkında daha çok bilgi edinmeye başladık. Burada tek suçu teknolojiye atmak istemem ama internet ile birlikte bilgi bombardımanı adeta insanın ayarını bozdu. Teknolojik müptelanın ekranında o kadar “0” ve “1”  yani bitler akmaya başladı ki, bu hıza erişmek ve olaylardan kopmamak için insanlar devamlı çevrimiçi kaldılar. Ve sonunda bu bilgi akışı form değiştirerek sosyal medya üzerinde güç topladı ve sosyal medya işte burada sahne aldı. İnsanların paylaşımlarına beğeni (like) alma ve takipçi sayısı arttırma gibi kavramlar ortaya çıktı. Gerçek hayatla, sanal hayat yer değiştirdi. Bu değişim yüzünden herkes yaşamını yoğun bir şekilde sanal olarak yaşamaya başladı. İşte FoMO, bu sanallık üzerinden nemalandı ve bireylerin sosyal medya kullanım süresini arttırdı. FoMO, bu sayede birey üzerinde birçok probleme de sebep olmaya başladı. FoMO’ya yakalanan bireyler, sıklıkla akıllı telefonlarından sosyal medya uygulamalarını kontrol eder oldu. Daha da çeşitlendirirsek; beğeni sayısı az olunca fotoğrafını kaldırıp yenisi koymak, başkalarının hayatı ile kendi hayatı arasında kıyas yapmak, sosyal medyada arkadaş muhabbetleri kaçırmamak ve hikâye(story) sayılarını takip etmek gibi FoMO belirtileri baş gösterdi. Sonuç, yoğun bir şekilde akıllı telefon ve sosyal medya hesap kontrol alışkanlığı ve sosyal medya kullanımı yüzünden bağımlılıklar artmaya başladı. Akabinde bu bağımlılıklarla beraber akıllı telefondan yoksun olma korkusu olarak tanımlanan Nomofobi’ye kadar uzanan bir süreç başladı.

FoMO yüzünden şimdide kalamayan insanlar, hep daha ileride olmak ve başkalarının hayatlarında yaşamak için yarışır hale geldi.  Günümüzde ise bu süreç daha da sıkıntılı bir hale gelmeye başlamıştır. Âdeta, dünya FoMOSapiens istilasıyla karşı karşıyadır. Bu durumun sonrasını öngörebilmek zor ama iyiye gittiğimizi söyleyemem. Çünkü olduğumuz ile olmak istediğimiz arasındaki fark açılmaya başlamıştır. Fakat sevgili okurlar, daha önceleri de dünya devamlı dönüyordu. Şimdi ise FoMOSapiens’ler bunu kontrol etmek istiyor ve devamlı çevrimiçi durumdalar. Başkalarının yaşamlarında, kendi yaşamlarını değerlendiriyorlar ve kendi dünyalarında çıkmaza giriyorlar.

 

Ayrıca bireyler, FoMO yüzünden, olumsuz ruh hali ve depresyon gibi psikolojik sorunlarla baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu durumun çözümüne gelirsek; kesin bir reçete olmamakla birlikte çalışmalar göstermiştir ki; bireyin öz denetimi yani iradesi, erken çocukluktan başlayarak, sosyal medya ve akıllı telefon kullanımının sınırlı ve bilinçli kullanımı için önemli rol oynamaktadır. Bir de şu husus var. Bu dünyada nerede, hangi şartlarda doğduğumuz tesadüf ve bizden daha iyi yaşam süren insanların varlığı hep canlı bir şekilde kalacak. Bu hususta, bireysel mutluluğun, kendi ortamında ve dünyada varoluşsal boşluğun anlamlı bir şekilde yani bir amaç ile doldurulması ve sahip olunanlara şükür, teslimiyetin önemli olduğunu düşünmekteyim. Yaklaşık 8 milyar insanın yaşadığı bu gezegende, başkalarının hayatını takip ederek mutlu olmak bana ütopya gelmektedir. Bu yüzden sağlıklı ve kaliteli bir zaman için yaşadığınız zamana odaklanmak ve elimizde olanla, şartlarımızla mutlu olmak en güzeli ve doğru olanı. Fiziksel sağlık kadar, Aristoteles’in 2000 yıl önce ifade ettiği gibi fiziksel sağlık ile ayrı tutulamayan ruhsal sağlığın yerinde olması yaşam için en büyük mutluluktur. Son olarak, sanal dünyadaki bu kadar uyarıcıdan sıyırılıp, özümüze olan yolculuğumuz daha huzurlu olmamızı ve kalıcı mutluluk sağlayacaktır.

 Sevgi ve Saygılarımla,

 Doç. Dr. Deniz Metkan GEZGİN

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!