İnovasyonu Besleyen Bir Olgu: Kadın Hakları

Bir arkadaşım, henüz 4-5 yaşında olan yeğenine beni tanıtırken öğretmen olduğumu söyledi. Çocuk sessizce “öğretmenler kadın olur” dedi. Gülüştük. Sonrasında, yanımdaki arkadaşa, espriyle karışık “her insanın içinde bir kadın vardır, ne de olsa hepimiz X kromozomu taşıyoruz” dedim. Öyle ya; içimizdeki çocuğun varlığını ihmal etmemiz ne kadar büyük bir hataysa, içimizdeki kadının varlığını ihmal etmemiz de o kadar büyük hata olurdu.

Biyolojik boyutun ötesinde, kadın figürü üzerinden sembolleşmiş bazı olgular vardır. Şefkat ve estetik bunların başında gelse de, mesele aslında bunun ötesindedir. Örneğin empati, veya disiplinler arası hibritleşme. Bu olguların tamamı ele alındığında, gerek ülke içindeki toplumlar arasında gerekse ülkeler arasında barışın tesisinde hayatî oldukları ve global ekonominin de sağlıklı gelişmesinde vazgeçilemez oldukları görülür.

Kendi içinde kadın haklarını iyileştiren toplumların da ekonomi ve mutluluk açısından atağa geçtikleri iddia edilebilir. Bu noktada vereceğim iki örnekten biri, 7. yüzyılda Arap dünyasında İslam dininin gelmesiyle kadın haklarının kıyas kabul etmeyecek derecede gelişmesi ve o toplumun 9-12. yüzyıllarda kıskanılacak bir medeniyete kavuşmasıdır. İkinci örnek ise, Orta Çağ boyunca Avrupa’da kadınların maruz kaldığı yürek sızlatan ve akıllara durgunluk veren uygulamaların Rönesans’la birlikte ortadan kalkmaya başlaması ve takip eden yüzyıllardan itibaren o toplumların her alanda ilerlemesidir. Görülüyor ki kadınlara yapılan iyi muamele, gerek mikro gerek makro seviyede mutluluk kaynağı.

Burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus, bahsedilen iyi ya da kötü muamelenin sadece erkekler tarafından değil, hem erkek hem kadın herkes tarafından yapılabileceğidir. Bunun detaylarına girmeyeceğim ama, mevzunun tek taraflı ele alınmasının, çözümsüzlüğe demir atmak olduğunu bilmek gerekir. Yani kadınların da kadın haklarına koşulsuz saygılı olması gerekir.

Peki böyle olursa n’olur? Yani toplum olarak kadın haklarına saygı gösterme erdemini yakalayabilirsek, neler değişir? Öncelikle, birbirine güvenebilen bireylerin oluşturduğu bir toplum olacağımız için kendi içinde geçirgenliği yüksek bir toplumsal dinamik ortaya çıkacaktır. Böylece sosyal inovasyon projeleri yaygınlaşacaktır. Bu da hem ekonomik hem de sosyal refaha kapı aralayacaktır. İkincisi, aynı güvenilirlik ve öngörülebilirlik nedeniyle, gerek yurtiçi gerek yurtdışındaki insanlar, yatırım için uygun ortam bulacaklardır ve bu da, araştırma geliştirme gibi normalde göze batan giderleri daha kabul edilebilir hale getirecektir. Üçüncüsü, yaratıcılık gibi hassas bir çiçeğin açabilmesi, yine böyle bir güven ortamına bağlıdır. Dolayısıyla, gerek sanatsal boyutta gerekse endüstriyel tasarım açısından patlama yaşanacaktır.

Eee? Daha ne duruyoruz?

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!