Nesil Makinesi

Nesil Makinesi

Merhaba Efes Aktüel okurları. Bu yazım ile itibaren ben de sizlerle beraber olacağım. Bilim,Teknoloji ve Yaşam üzerinde yazılarım umarım size ve insanlığa katkı sağlayacaktır. Bu haftaki yazımda nesilleri ve nesiller arasındaki değişimi ortaya koymak istiyorum. Tabi bu serüvende kendi tahlillerimi de ortaya koyacağım. Son olarak şunu belirtmek isterim ki bu değişimde teknolojinin etkilerini de işleyeceğim. Buyurun başlayalım.

Bir zaman makinesi düşünsek ve bunun adını ‘nesil makinesi’ koysak, “sessiz kuşak” başka bir ifadeyle “gelenekçi kuşak” bu makinenin ilk neslini oluşturur. 1927-1945 arası doğumlu bu kuşak pratik ve rasyonel yapıdadır. Bu dönemde teknoloji ve sosyal medya devrimi daha olmamıştır. Toplum içinde istikrar ve bağlılık temel özellikler arasındadır. Bu dönemde bireysellik daha ön plana çıkmamıştır. Kısaca, sosyal anlamda bağlılık ve toplumun değerleri, bireyin kendi değerlerinden daha önemli bir konumdadır. Bu neslin sonrasında ise “bebek patlaması kuşağı” gelmektedir. İkinci dünya savaşı sonrasında oluşan bu nesil iyimser ve pozitif bir nesil olarak karşımıza çıkmaktadır.1946-1964 yılları arasında dünyaya gelen bu bireyler, kentleşmenin etkisi altında kalmıştır. Ekip çalışması ve bağlılık, genel karakteristikleri olmasına rağmen bu nesil bireyselciliğin başladığı bir nesil olarak görülebilir. Bu dönemde “sessiz kuşağın”, gelenekçi bakışına ve tutumuna bir direniş başlamıştır. Toplumun değerleri önemli fakat bu nesil çocuklarını yetiştirirken biraz daha “Kendi mutluluğunun daha önemli olduğu” vurgusunu çocuklarına aşılamaya başlamıştır. Genel anlamda düşünüldüğünde “Ben neslinin” oluşumları dünyada ve Türkiye’de bu dönemde atılmaya başlanmıştır, diyebiliriz. Bu nesilden sonra alanyazında üzerine çalışmaların yavaş yavaş hız kazandığı X kuşağı gelmektedir. 1965-1979 yıllarında dünyaya gelen bireylerden oluşan nesil, şüpheci ve dikkatli olmasına karşın uyumluluk, uzlaşma ve bilgi teknolojileri bilgisiyle kendini göstermektedir. Ben bu nesli “Arafta kalanlar” olarak nitelemekteyim. Geçmiş ile gelecek arasında sıkışıp kalmışlar, hızlı bir şekilde gelişen teknolojik gelişim ve değişim, bu nesli derinden sarsmıştır. Aile yapılarını gelenekçilik üzerine kurmuş fakat teknolojik gelişim ile kendi özüne doğru gitmeyi hedefleyip meslek seçimlerinden, yaşam biçimlerine kadar bireysellik ve şüpheler ile doludurlar. Bu dönemdeki nesil, ileri kuşaklardaki sosyal ve bireysel değişim açısından daha çok etkilenmiş ve özellikle toplum olma olgusu ve evlilikler açısından problemler yaşamışlardır. Bu dönemde teknolojik gelişmeler hız kazanmış ve kapitalizmin tüketme ve bireyselleşmeye yönelik gücü dünyayı kasıp kavurmuştur. Bilgisayar ve televizyon bu dönemde insanları sosyallikten yalnızlığa doğru itmektedir. Başka açıdan ise yaratıcılığın ve kendini gerçekleştirme açısından uyanışın da olduğu nesil, bu döneme karşılık gelmektedir. Bu nesilden sonra 1980-1999 yılları arasında dünyaya gelenlerin oluşturduğu teknolojik çağ olarak nitelendirilen bu dönemin Y kuşağı gelmektedir. Bu dönemdeki nesiller aynı anda birçok işi yapan ve teknoloji becerisi yüksek olan bireylerden oluşmaktadır. Bu nesil umutlu ve güvenli bir karakter yapısına sahiptir. Fakat bu nesil daha çok toplumdan uzaklaşmış ve bireyselcilik ön plana çıkmıştır. Çalışmalarım sonucunda bu neslin bu hale gelmesindeki -öğrencilerimden gördüğüm öz güvenli yapının altındaki boşluklar- temel sebep, X kuşağındaki değişimin tam anlamıyla gerçekleşememesidir. İnsan bu dönemde yarım yamalak bir evrim geçirmiştir. Bebek patlaması ve X kuşağı nesillerinin teknoloji adaptasyondaki ve değişen dünyaya ayak uydurma çabasındaki başarısızlıklar, Y kuşağının öz güvenli ve öz benlik saygısının yüksek seviyelerde olmasına fakat bu neslin toplum ve gerçek hayattan uzaklaşmasına neden olmuştur. Burada sosyal çevrenin ve kapitalizmin, bir nevi sermayenin etkisini de unutmamak gerekir. Fakat aileler çocuklarını, öz denetimsiz bir şekilde büyütmüş, gelenekçiliğin kendilerinde hissettirdiği o baskısından kurtulmayı amaçlayarak tabiri caizse olmayan yetenek ve fiziksel özellikleri bile olsa; çocuklarını içi boş bir balon gibi şişirmişlerdir. “Senin mutluluğun her şeyden önemli” mantalitesiyle, çocuk erkil bir şekilde evrimleşen Y kuşağı, toplumdan ve sosyalleşmeden uzak bir şekilde, kendinden başka bir şey düşünmeyip sosyal çevreye ve hayata tepkisiz kalmıştır. Tam da kapitalizmin istediği tüketim toplumu ve bireysellik ortaya çıkmıştır. Sonrasında ise Z kuşağı yani 2000 yılı ve sonrası doğanların oluşturduğu bir kuşak bu etkilerle ortaya çıkmıştır. Tam anlamıyla “teknoloji doğumlu” olarak nitelendirdiğimiz bu bireyler, sosyal medya, mobil teknolojilerinin, yapay zekânın damgasını vurduğu bir nesli oluşturmaktadır. Bazı kaynaklarda Alfa kuşağı ya da V (Virtual-görsel-ekran) kuşağı olan bu bireyler çok çabuk sıkılan, kısa yoldan her şeyi elde etmek isteyen ve daha yalnız bir kuşak olarak görülmektedir. Geçmiş kuşaklarla arasındaki iletişim kopmuş ve teknolojinin etkisini daha çok hissetmişlerdir. Bir nevi sanal dünya ile gerçek dünya, onlar için yer değiştirmiştir. Teknoloji ve sosyal medya, onlar için bir sosyal sermaye ve iletişim aracı değil statü anlamına gelmiştir.

Görüldüğü gibi zaman makinesinden indiğimizde insanlığı sınıflandırmak isteyen bir yapı ile karşı karşıyayız. Hatta bunu TV, internet, reklam ve akademik olarak devamlı servis eden bir yapı. Yine aynı oyun. Çünkü geçmişten günümüze ilaç sektöründe aynı ilaçla tüm insanlığın tedavi edilmesi gibi fiziksel ve ruhsal açıdan farklı yapıda insanların Z,Y,X gibi tek tip bir alanda tanımlamak bir algı operasyonu ve bir tür tehlikeli oyundur. Kendini özellikle teknoloji ile özgür zanneden insan kapana kısılmıştır. Özgürlük onların çizdiği alanda özgürlüktür. “Sosyal bir hayvan" olarak tanımlanan insan Postmodern diye nitelendirilen bu dönemde bireyselliğe mahkûm edilmeye çalışılmaktadır. Bu durum birçok olumsuzluğu doğurabilir. Çünkü Teknoloji özellikle sosyal medya ile sosyalleştiğini zanneden fakat sosyallikten uzaklaşan insanın; hastalıklar başta olmak üzere bir sürü tehlikeye savunmasız olduğu gerçeği yadsınamaz bir gerçektir. Bu durum neredeyse son 10 yılda etkisini iyiden iyiye göstermektedir. Adeta insanın evrim süreci sekteye uğratılmış ve insanın balans ayarları ile oynanmıştır. Yazımı bitirirken teknolojinin insanlık yararına, onun mutluluğu ve sağlığı için hizmet ettiği  sürece korkulacak bir şey olmadığı fakat teknoloji elinde tutan sermayeden ve onların emellerinden korkulması gerektiğini unutmamak, farkında ve bilinçli olmak gerekliliğini belirtmek isterim.

Sevgi ve Saygılarımla,

Deniz Mertkan GEZGİN

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!