Tez fiyatlarında büyük kampanya! Gel vatandaş gel…

         Merhaba değerli okurlarım, ülkemizde hak etmeden bir yerlere gelme yani liyakatsizlik aldı başını gitti. Bir akademisyen olarak bu durumun bir yansımasını da lisans ve yüksek lisans seviyesinde öğrencilerin durumları üzerinden görebiliyorum. Konuyu lisans seviyesinde ele aldığımda, üniversiteler dört işlem yapmayı beceremeyen öğrencilerle dolu. Bir sınav yapıldığında kopya çekmeye yeltenen öğrenci sayısı yüzde 80’lere dayanmış durumda. Ne kadar kolay sorular sorarsanız sorun ki (bunlar öğrenciler için hep ezber yapılabilecek konular ya da eski sınav sorularınızı içeren sınavlar), durum yine aynı vahimlikte. Sınav sonrası ise daha komik, akıllı telefon kanalı ile devamlı benimle iletişime geçmek isteyen, gün içerisinde saatin kaç olup olmadığına bakmadan “geçmem lazım hocam” diyenler, güzel dileklerini gönderenler vs. ‘Neden böyle oldu bilmiyorum?’ cümlesine sığınmayacağım. Türkiye’nin eğitim sisteminde yer etmiş derin problemleri çözemem.  Fakat böyle bir gençlik ve topluluk oluşturulmasının temellerinin çok önceleri atıldığını düşünüyorum. Sosyal medyanın da buna çanak tuttuğunu söyleyebilirim. Çünkü gençler sosyal medyada fenomen olmak için çaba gösteriyor artık. Farklı videolar çekiyorlar, kısa yoldan meşhur olmak onlar için önemli. Çalışarak, onurlu bir şekilde, dersi kendi zekâsı ve bilgisi ile geçmek isteyen öğrencilerin sayısı, sınıf bazında bir ya da iki. Bu çok üzücü. Fakat belirtmek isterim ki bu durumun sebepleri Türkiye genelinde tartışmaya da açıktır.  

            Herkesin neredeyse üniversiteli olduğu bir dönemdeyiz. Bunu kimse inkâr etmemektedir. 90’lı yılları şöyle bir düşünün. ÖSS ve ÖYS adında iki sınav sonucunda üniversiteleri kazanıp, kayıt yaptırabiliyorduk. Öğretmenlik, mühendislik, tıp gibi bölümlere yerleşirken fen, matematik, Türkçe soru netlerinizin çok olması gerekiyordu. Fakat şimdi bazı dört senelik bölümlere girmek için 5,5 matematik sorusu neti yetiyor. Bu YÖK’ün sayfalarında bulunan künyeleri gördüğümde şaşırıp kalmıştım. Hızlı bir şekilde üniversite, eğitim ve sınav politikalarının değişmesi ve belki de en azından tekrar eski sisteme dönülmesi gerekiyor. Bir de şu var ki şimdi atılacak adımlar neredeyse çeyrek asır sonra meyvelerini verecektir. Ayrıca bu memleketin “mavi yakalı” olarak nitelendirilen ara elemana ihtiyacı daha fazla. Bunu televizyonlarda “İş var ama gelen yok” diyen bazı politikacı ve iş adamlarından anlayabilirsiniz. Eğitim politikaları ile ara eleman yetiştiren sistem çökertilmiş, her yere üniversite açılmış (Ayrıca şuan çoğu üniversite geçmişin lisesi gibi) ve siz herkesi üniversiteye sokmuşsunuz sonra TV ekranlarında konuşmak basit tabi. Herkes eskiye göre daha kolay bir şekilde öğretmen, mühendis, öğretmen ve doktor yetiştiren okullara girerse nicelik artabilir, fakat nitelik açısından problemler yaşanabilmektedir. Sonrasında niteliksiz bir şekilde yetişen bu genç arkadaşlar, market kasalarında görevli olarak yerlerini alıyorlar. Hak edilmeden ya da seviyesi olmayarak giydirilen bu gömlek onlara bol geliyor ve ruhsal açıdan acı veriyor. Düşünsenize mühendis olarak mezun oldunuz. İş yok, zaten baştan okula girerken o zekâ ve analitik düşünce yapısıyla da girmediniz, bir de kendinizi üniversite okumadan da yapılacak bir işte buluyorsunuz. Bu çok çarpıcı ve üzücü bir durum olurdu, en azından benim için.

         Şimdi bir de yüksek lisans seviyesinde durumu tahlil etmeye çalışalım. Eskiden askerden kaçmak için girilen yüksek lisans programlarına şu aralar paralı askerlik sebebiyle artık askerden kaytarmak için kimse gelmiyor. Çok şükür. Çünkü öğrenci, mülakattan sonra yüksek lisans programına girip sırra kadem basıyordu. Fakat şimdi başka bir problem ortaya çıktı. Belki vardı, büyüdü ya da ben bilmiyordum. Son zamanlarda internet sitelerinde, minibüs duraklarında şöyle yazılar okur oldum: “Tez ve ödevleriniz yapılır”, “ Uygun fiyatlara tez yazılır”. Bir öğretim üyesi olarak bu beni günden güne korkutmaya başladı. Ayrıca bu ilanların asılmasının bu işe rağbet olduğunu gösterdiği aşikârdır. Tez yazanlar iyi de para kazanıyorlar. İnternetten bir tanesini aradım. Ortalama bir yüksek lisans tezi için 5.000 TL, bir doktora tezi için 10.000 TL istediler. Ayrıca yukarıdaki bölümde belirtmedim fakat maalesef lisans seviyesinde de bir ödev, bir proje raporu için 250-1000 TL arası ücret istediler (Şimdilerde enflasyon yüzünden fiyatlar artmış olabilir). Uzman ekibimiz ile benzersiz bir tez yapacağız dediler. Neredeyse referans göstereceklerdi, dayanamadım ve telefonu kapattım. Bu yollardan tez yazma işinin denetlenmesi gerekiyor bence. Bir sektör oluşmuş resmen. Bu rakamlar burada kalsın, ben yazıma devam ederken bu durumu üç soru ile ele alacağım. İlk soru: “Yüksek lisans öğrencileri bu yola neden başvuruyor?” İkinci soru:” Tez yazanlar bu işi nasıl bu kadar açık bir şekilde ve söylediklerine göre uzmanca yapabiliyor?” Son soru ise; “Akademisyenler bu durumu anlamıyorlar mı?”

        Sevgili okurlar, akademik çalışmalar özgün değerlere sahiptir, iyi bir araştırma ve literatür taraması gerektirir. Bakış açınızı ve bulgularınızı birleştirerek bir tartışma gerektirir. Ve sonuç olarak bireyin bir ürünüdür bu. Bu açıdan öğrencilere bu ilkeler ve yöntemler kazandırılmalıdır. Öğrenciler de bu işin önemli olduğunu, ayağa düşmüş bir durum olmadığını bilmelidirler. Tezlerinde merak ettiği konular ve çözümünü düşündüğü araştırma problemleri üzerine gitmelidirler. Unutmamak lazım, başkasının kalemi ile bitirme jürisine girilmez. Akademisyenler için ise öğrencilerin tezlerini kendilerinin yazıp yazmadıklarını anlamak güç olmamalı. Fakat göz yumma durumu olabilir diye düşünüyorum. ‘Bir tez öğrencisi daha mezun ettim’ düşüncesi hatta tezden bir makale daha ortaya çıkarmak onları cezbederken; tezde yapılacak bir hatanın tüm akademik hayatlarında öğrencisiyle beraber olumsuz olarak peşinden geleceğini unutuyorlar. Bu açıdan akademisyenlerin öğrencinin motivasyonu arttırarak ve akademik anlamda destek olarak bu tür yanlış yollara girmelerini engellemeleri gerekmektedir. Yoksa uzaklardan tez izlemek kolay tabi fakat böyle yazılan tezlerin hem danışman hocayı hem de öğrenciyi bilim dünyasına değil film dünyasına sokacağı unutulmamalıdır.

Sevgi ve iyilikle,

Deni Mertkan Gezgin

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!